30 Eylül 2022 Cuma

Kalbimden Notlar/1

...
Haziran 2022

Masadaydım, ne kadar süredir burda oturduğumu bilmiyorum. Durmadan saate bakmak da sinirimi bozuyordu zira akreple yelkovan yaşlanmış ve yürümekte zorlanan çift gibiydiler.
Huysuzluğum üzerimdeydi. Saatle kavga etmeyi bırakmak için elim yine satırlarını okurken hayallere ve geçmişe dalıp gideceğim gazeteye uzandı. Gazete, dergi bazen bir kitap... Her neyse işte! Benim için arkasına saklandığım birer örtü gibiydi. "Dışarıdan bakanlar okuyanı görür, içim bana bakar rüyalarıma üzülür." diye mırıldandım. Gözüm yine saate ilişti. Sadece 5 dk geçmişti. Onu zihnimde kurduğum mahkemede yargılayalı sadece 5 dk...
Dışarı çıkmak uzaklaşmak kaçmak ve kaçmak istiyordum. Kıyafetlerimin uyumunu önemseyecek halim yoktu. Her zaman ki spor ayakkabılarımı giyip asansöre bindim. Yağmurun serinleten ve belki ürperten o hâlini epey sonra farkettim. Evet yağmur yağıyordu ve ben bunu es geçmiştim. Dedim ya, ben dalgınlık kelimesinin vücut bulmuş haliydim. Hatta belki bunu size söylememiş bile olabilirim.
Bu yürüyüşün bana iyi geleceğini sanarken onu ilk gördüğüm yere varacağımı biliyor muydu ayaklarım, beynim, ruhum? 
Bana ihanet edecek bir bedeni ona olan sevgim mi yaratmıştı?
Evet, sevmiştim. Sevgi bu muydu, bilmiyordum ama onu ilk gördüğüm  günü aklıma kazıdığımı söyleyebilirim. Sanki onunla beraber doğmuş, bütün lokmalarımı onunla paylaşmış, yürüdüğüm yolların sonunda daima ona varmış gibiydim. Çok sonradan anlamıştım, ömrüm boyunca ona varamayan bir yolu yürüyecektim. 
Bir sahne açıldı, onu gördüğüm takvim yaprağı düştü. Ben de izledim. Kendi hayatımın şimdi oyuncusu olmuştum. Ben, biliyordum bu oyunu ama sahneye atılıp tek bir anını dahi değiştirmeye kalkmadım. Büyüsü bozulur diye nefes bile almak istemiyordum. Sadece kısa bir an onun kulağına,  "Senin de vardı geçmişten yaraların ama yaralarının üzerine resimler çizecek kadar neşem vardı." diye fısıldamak istedim. Yapmadım. Ani bir korna sesi beni kendime getirmişti. İşte yine başlıyorduk. Gerçek dünyaya dönmek istemiyordum ama trafiği altüst etmeye de hakkım yoktu. Mahcubiyetimi belirten bir baş hareketiyle yolun karşısına geçtim. Bu anıyı zihnimde canlandırışımın kaçıncısıydı? Saymadım, saymaya lüzum da duymuyordum. Anılar benimdi, düşündüklerim, hissettiklerim... 
Hepsi bana ait katıksız bir bütündü. 
O banka oturdum. Biliyor musunuz, "bir bank ne kadar güzel olabilir?" sorusunu onunla burada oturduğumda öğrenmiştim. Çok güzeldi. !
Etrafın kalabalığında dünya onunla benden ibaretti. Hayır, yanımda değildi yanımda gibiydi. Yanımda olmamayı tercih etmişti. Aslında zihnimde ve kalbimin kıvrımlarındaydı. Durulmuştum. Sessizce etrafı izledim, sessizliği dinleyen ve o sessizlikten kelimeler üreten biriydim onunlayken. Gözünün kenarındaki çizgilerden, avuç içlerinden, nefes alışverişlerinden bir alfabe türetmiştim. Sessizliğin alfabesiydi bu..
"Ama" dedim o an zihnimde ki hakime, "elimi koynumda bırakan bir acıya mahkûm etmişti beni." Bana hiç kıyamaz sanıyordum. Sanrılarımın altında ezildim. 
Biri evimi-ocağımı yıkmıştı, hiç bilmediğim biri yapsaydı canım yanmazdı belki, neticede evimi ve beni bilmeyen bir meczup der geçerdim ama kalp evimi çok sevdiğim biri yıkmıştı. Aklıma hemen şu satırlar geldi.
"Virane olmuş kalbime ne yaptın? Bak! 
Divane aşkım ne yaptın? 
Alışkanlığın ipeğinde rahat uyuyordum.
Kelebek gibi kanadıma ne yaptın? Gözünün kadehinden daha içmeden sarhoş oldum.
Meyhanem sarhoş oldu ne yaptın? Omzuma yaslanmaya değmez miydim? 
Omuzlarımın hasretine ne yaptın? 
Beni yordun kendinde yorgun gittin Ey yolcu! 
Evime ne yaptın? 
Gözyaşlarının yağmurundan dünyam ıslandı.
Yuvamın çatısına ne yaptın ?"

.
.
.

Paylaşmak Güzeldir:    Facebook Twitter Google+

1 yorum:

  1. Zihninde açtığın sahnede hayallerini yaşarken dış dünyaya dönüşün sancısı, gerçek olmadığını hissettiğin anda yaşadığın afallama ve yalnızlığın hissettirdiği acıyla ben yine hayatıma böyle devam edecek miyim diye yaptığın serzeniş...
    Her bir satırında kendi hayatından bir kare canlandırdığın veya anlattıklarını ruhunda tüm tesiriyle hissettirip gözlerini dolduran notlar..
    Kalpteki lisanın kelimelere bu denli güzel aktarılabileceğine inanmazdım.
    "Evimin çatısına ne yaptın?"
    Soru anlamı barındıran bir kaç kelime.. Ruhsal benliğinde o kadar derin anlamlar ve o kadar derin hisler barındırıyor ki...
    Ve tertemiz bir sevginin ifadesi..
    Ve böylesine tertemiz kalabilmiş sevgilerin kaldığına da inanmazdım,
    Yazdıklarını okuyana kadar.
    Ve küf kokan odalarda naftalinle karışmış nakışlı bohçalara sarılı halde bulunan masallarda,
    Hayatının anlamını arayanlara..
    Asla inanmazdım.
    İnanmazdım,
    Benden daha iyi sevebilenlerin kaldığına..
    Ben öyle kelimelerle çok iyi aktaramam anlatmak istediklerimi.
    Lisan-ı kalpten ulaşır belki ruhumda hissettiklerim,
    Kalplerimiz buluşursa aynı frekansta.
    Biz gökyüzünün karanlığında kaybolmuşuz,
    Belki bir çiçeğe rast geliriz.
    Sağlıcakla..

    YanıtlaSil